Gezegenden Mektuplar I Bir iklim değişikliği gerçeği: Türkiye’de hortumlar artacak

İspanya’nın Valensiya kentinde geçen günlerde yaşanan sel felaketinin etkileri hala sürüyor. Ölü sayısı artıyor, kayıplar bulunamıyor. Peki bu felaketin iklim değişikliğiyle ne ilgisi var? Geçen haftaki yazının ardından bir türlü bağlantısını kuramadığımız sel felaketinin iklim kriziyle ilgisini Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş’e sordum. Yarın başlayacak olan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Taraflar Konferansı (COP29) İklim Zirvesi öncesi Türkeş ile iklim değişikliğinin artan etkilerini, dünya ve Türkiye’yi nelerin beklediğini ve acil olarak yapılması gerekenleri konuştuk.

Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş

‘İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ MÜCADELESİNDE ÇOK BAŞARISIZ OLDUK’

Sorularımı ve Türkeş’in yanıtlarını özetle paylaşıyorum:

Biz genelde iklim değişikliğinin aşırı hava olayları ile bağlantısını kuramıyoruz. Valensiya’da yaşanan sel felaketinin iklim değişikliğiyle bağlantısı nedir?

İklim değişikliğinin nedenlerine ilişkin üç büyük başlık var. İlki fiziksel bilim temeli, ikincisi iklim değişikliği etkilenebilirlik, üçüncüsü ise iklim değişikliği mücadelesi. Böyle baktığımızda İspanya’da yaşanan bu sel felaketi ilk olarak coğrafi bağlantılarıyla ilgili, ikincisi ise etki ve etkilenebilirlik, uyumla ilgili eğer burada bir açık varsa etkisini artırıyor. Üçüncüsü ise iklim değişikliği mücadelesi.

Bugün iklim mücadelesi zayıf ilerliyor. Yani 2016 yılında yürürlüğe giren Paris Antlaşmasından sonra küresel ölçekte karbondioksit salınımlarında yüzde 3’lük bir azaltım var. İklim değişikliği mücadelesinde çok başarısız olduk.

İklim değişikliğinin bu tür hava olaylarını daha şiddetli hale getirmesinin örneklerinden birini Valensiya’da yaşadık. Evet, bildiğimiz atmosferik olaylar o yörenin fiziki coğrafyasıyla bu yağışı üretti ama daha sıcak bir dünyada buharlaşmanın daha fazla olduğunu biliyoruz. İklim değişikliğiyle bağlantısı; bu olaylar her zaman olabiliyordu ancak şimdi yağış olması durumunda özellikle yılın sıcak döneminde bu yağışların şiddetli olmasını bekliyoruz.

‘YENİ BİR HORTUM KLİMATOLOJİSİ OLUŞTU’

Peki, Akdeniz havzasında yer alan Türkiye’yi önümüzdeki dönem neler bekliyor?

Akdeniz havzasında hortumların arttığını görüyoruz. Akdeniz havzasında hatta Türkiye’de son 20 yılda hortum sayılarında da ciddi bir artış var. Yani hortum oluşumu giderek artıyor. Akdeniz havzasında yeni bir hortum klimatolojisi oluşuyor. İklim değişikliği nedeniyle hem Akdeniz’de hem de Türkiye’de bir hortum klimatolojisi de oluştu.

Bilimsel çalışmaları okuduğumuzda Akdeniz havzasında ve Türkiye’de iklim değişikliğinin olumsuz etkileri şöyle özetlenebilir:

Yüksek hava sıcaklıklarının süresinin, şiddetinin ve büyüklüğünün artacağını görüyoruz. Kış kuraklıklarının etkisi artabilir. Buharlaşma bir yandan artıyor. Toprak neminde de bir azalma eğilimi var. Yazları Türkiye’nin batı ve güney yarısında çok daha sıcak ve kurak, yağış olması durumda da aşırı yağışlar oluşabilecek iklimler yine bize bekliyor. Toprak neminin azaldığı bir coğrafyada yangın iklimi de değişir. Yani büyük yangınların oluşumlarını sağlayan yangınlı hava oluşumu tiplerini daha fazla yaşamaya başladık.

‘YANGIN MEVSİMİ UZADI’

Yangın sıklıklarının, yangına eğilimli sıcak dönemin değişeceğini görüyoruz. Eskiden biz temmuz, ağustos aylarında yangın beklerdik ama şimdi yangın mevsimi yüksek sıcaklık ve kuraklık nedeniyle mayıstan ekim ayına kadar. Beklenenlerden biri bu.

Özellikle geçiş dönemlerinde yağış oluşumlarının daha şiddetli ve aşırı yağışlara dönüşebildiğini görüyoruz. Yanlış yerleşmelerin olduğu yerlerde sellere, akarsular varsa taşkınlara, kentsel seller ve su baskınlarına döndüğünü görüyoruz.

Eğer iklime direngen, sürdürülebilir, yeşil, sünger kentleri oluşturamazsak önümüzdeki yıllarda kentsel su baskınlarının, kentsel afetlerin, iklim kaynaklı afetlerin, sıcak hava dalgalarının, yangınların etkilerini daha şiddetli görebiliriz.

Kentlerde su kıtlığının yaşanabileceğini de söyleyebilirim. Bunların hepsinin önlemlerini almak gerekiyor.

‘FOSİL YAKITLAR HIZLA TERK EDİLMELİ’

Somut ve acil olarak neler yapılmalı? Hangi önlemler alınmalı?

İklim değişikliğine neden olan ana konular var. Bu ana konuların başında fosil yakıtların yakılması geliyor. Kömür, petrol, doğalgaz kullanımı devam ediyor. Evet, yenilenebilir enerjide ilerleme var ama hala elektrik enerjisinin büyük bir kısmında, sanayide, ulaşımda fosil yakıtları kullanıyoruz. Bu insan sistemlerinden, sektörlerinden kaynaklanan sera gazlarını, adını koyalım; karbondioksit, metan ve diazotmonoksiti hızla azaltmamız gerekiyor. İklim değişikliğine neden olan sera gazı salınımını azaltacak politikaları güçlendirmek gerekiyor.

Bir de konunun bir başka tarafı var. O da yutaklar. Bütün ormanları, bataklıkları, çayırları, meraları, makilikleri, sulak alanları tüm yeşillikleri geliştirmek, ülkenin ve dünyanın yutak kapasitesini arttırmak gerekiyor. İklim değişikliği mücadelesinde ana başlık sektörel konular. Hükümetlerin, yerel yönetimlerin, sanayi sektörünün yani bütün insan sistemlerinin ve farklı sektörlerin yapabileceği çok konu var. Hepsinin iklim mücadelesine katkı vermesi gerekiyor. İklim eylemsizliği buradan geliyor.

İklim değişikliğinin etkilerini aza indirmek için uyum politikalarını güçlendirmemiz gerekiyor. İklim değişikliği, uyum ve adil geçiş söz konusu. Bunları ayrı ayrı birer vagon değil, bir tren olarak düşünmek lazım. Çünkü küresel sistemde hepimiz varız. Her şey var. Her şey birbiriyle bağlantılı. İklim değişikliği mücadelesi açısından en önemlisi başta kömürü terk etmek üzere sera gazı salınımlarını hızla azaltmak.

‘ÇEVREYE ZARAR VERMEDEN YAPACAĞIZ’

Peki, nasıl yapacağız? Çevreye yine zarar vermeden yapacağız bütün bunları. Bunun en makul yolu, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarının birincil enerji içindeki payını arttıracağız. Örneğin yine doğal kaynakları, çevreye zarar vermeden rüzgâr ve güneş enerjisi kaynaklı elektrik enerjisini çok bol ve ucuz üreteceğiz. Bunların depolanabileceği sistemleri de erişilebilir hale getireceğiz ve fosil yakıtları hızla terk edeceğiz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir