“`html
İstanbul Barosu’nda Değişim: Prof. İbrahim Kaboğlu Dönemi
İSTANBUL – Beş anayasa ve iki devleti geride bırakarak tarih sahnesinde yer alan İstanbul Barosu, 22 yıldır öncelikle İlke Çağdaş Avukatlar Grubu tarafından yönetiliyordu. Fakat, bu yıl ekim ayında gerçekleştirilen seçimlerde Değişim için Avukatlar grubunun adayı olan Prof. İbrahim Kaboğlu, uzun yıllardır süregelen bu iktidara son vererek İstanbul Barosu’nun yeni başkanı seçildi.
Yüzlerce avukatın imzasıyla adaylık için desteklenen Prof. Kaboğlu, seçim öncesinde avukatlık deneyiminin olmaması ve yönetim kurulu adaylarıyla ilgili eleştirilerle karşılaştı. Ancak, seçimi kazandığını ilan ettikten sonra sosyal medyada yaşadığı linç kampanyası dikkat çekti. Prof. Kaboğlu, baro başkanlığı görevini devralmasının 50. gününde Gazete Duvar’la önemli bir röportaj gerçekleştirdi.
İlk 50 Gün ve Beklentiler
İstanbul Barosu başkanlığındaki ilk 50 gününüz hakkında neler düşünüyorsunuz? Seçim süreci ve galibiyetinizle ilgili yaşanan tartışmalar hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
Seçim sürecim ve ekibim için tartışmalı bir dönem olmadı. Bu 50 gün, baronun rutin işleyişini sürdürebilme ve seçim vaatlerimizi hayata geçirme yönünde yoğun bir çaba ile geçti. Göreve başladığımız günden itibaren yaklaşık 1500 avukata ruhsat verdik. Bu ruhsat törenlerini sadece bir formalite olarak değil, genç avukatlara bir gelecek perspektifi sunmak için bir fırsat olarak görüyoruz.
Seçim kampanyası süresince vurguladığımız İstanbul Barosu’nun niceliğini niteliğe dönüştürme hedefimizi, günbegün faaliyetlerimize yansıtmayı amaçlıyoruz. Yeni merkezlerin kurulması hızla ilerliyor; örneğin Adil Yargılanma Hakkı Araştırma ve İhlalleri İzleme Merkezi, vaatlerimiz arasında en önde gelen projelerden biriydi. Öncelikle resmi belgelerle değil, düzenlediğimiz toplantılarla bu merkezi hayata geçiriyoruz. Tüm süreçleri katılımcı bir yaklaşımla işletiyoruz.
Akademik Geçmiş ve Başkanlık Deneyimi
Akademik kariyeriniz ve milletvekilliğiniz var. Ancak baro başkanlığı bu iki görevden oldukça farklı. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben yalnızca bir teorisyen değil, aynı zamanda insan hakları alanında uluslararası ve ulusal ölçekte görev almış biriyim. 1974’ten beri, 50 yıl boyunca tecrübelerimle dolu bir yaşam sürdürüyorum. Tüm bu süreçlerden edindiğim bilgileri İstanbul Barosu’na aktarmak için elimden geleni yapıyorum. Bu, günlük yaşamımda sürekli hissettiğim bir sorumluluk. Seçim dönemi boyunca bazı avukatların yürüttüğü karalama kampanyaları elbette beni etkileyebilmiş olsa da, ben saydam, dürüst ve ilkelerine bağlı biriyim.
Tartışmalı Konuşma ve Tepkiler
‘Tartışmalara Neden Olan O Konuşma’
Seçimi kazandıktan sonra yaptığınız konuşmadaki ilk dört maddeye yapılan eleştirilerden bahseder misiniz? Bu konuşmayı bir hata olarak değerlendiriyor musunuz?
Üzerime yöneltilen üç ana eleştiri vardı. “Avukat değil,” dediler; benim, “yetmez ama evetçi” olduğuma dair iddialar ortaya atıldı. Genel Kurul’daki konuşmamda bunlara yanıt verdim. Ancak, değiştirilemez maddelerin değiştirilmesi gerektiği yönündeki iddialara yanıt veremedim. Seçim sonrası, belki de bilinçaltımın etkisiyle bu konuya yanıt arama ihtiyacı hissettim. 2001 yılında 82 Anayasası’na, insan haklarına dayanan bir cumhuriyet perspektifi eklenmişti. Bugün de bu bağlamda olumlu değişiklikler yapmamız mümkündür dedim. Ancak bu açıklama sonrası linç kampanyası başlatıldı. Bunun arkasındaki telaş, anayasal cehalettir; bu konuda bu denli sığ olunabileceğini düşünmüyordum.
İleriye Dönük Planlar ve Ziyaretler
‘Düşüncelerim Hakkında Sorular’
Tehditkar tepkiler aldıktan sonra o konuşmayı farklı bir zamanda yapmayı ister miydiniz?
Elbette, “Zamanı mıydı, yeri miydi?” şeklinde sorular aldım. Fakat, doğru bilginin zamanı ve yeri olmaz. Kendi kendime bu durumu çok sorguladım. Amacım hukukçulara seslenmekti. O konuşma, tamamen içgüdüsel bir tepkim oldu. Bu tür bir dürüstlüğün dışa vurumuydu. Pişmanlık duymadım; zira sığ bakış açıları ve ön yargılarla dolu bir ortamda, anayasa düşmanları gündeme hâkimken bu eleştirileri dile getirmem gerekiyordu. Seçim kampanyasında karşılaştığım çirkin saldırılar, sayıları oldukça fazla olan avukatlar tarafından yapıldı.
‘Baro Başkanı Olarak Ziyaretler’
Göreve başladıktan sonra tutuklu meslektaşlarınızı ziyaret ettiniz. Selahattin Demirtaş’ı ziyaret etmeyi düşünüyor musunuz?
Evet, Silivri ve Bakırköy’deki ziyaretlerim oldu. Bu ziyaretlerin kapsamını Kandıra’dan Edirne’ye kadar genişletmek istiyorum. Siyasal suçlamalarla tutuklanan meslektaşlarımızı olabildiğince ziyaret etmeyi arzuluyorum.
Bir Eski Öğrencinizle Görüşme Beklentisi
Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atandıktan sonra, bu işlemi gerçekleştiren Başsavcı Akın Gürlek sizin öğrenciniz. Baro başkanı olarak onunla bir görüşmeniz oldu mu?
Evet, 29 Ekim’de Cumhuriyet Bayramı kutlamasında kucaklaştık, selamlaştık.
Bu görüşme sonrası bir randevu talep ettiniz mi ya da size randevu talebi ulaştı mı?
Günüm o kadar yoğun ki, gelen randevu taleplerini bile haftalara yaymak zorundayım. Önce mevcut talepleri karşılamaya çalışıyoruz, sonrasında bu konuları değerlendiririz.
“`